Blog

  • Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Çankırı Mutlu Son

    Hava beklediğinden de sıcaktı. Jenny, yüzen evini kızıl kahve tonlarında Çankırı Mutlu Son bir renge boyamak için en sevmiş olduği tulumunu giydi. Üç senedir bu yüzen evde yaşıyordu. Şu aralar biroldukça kuruma ve üniversiteye başvurarak projesini desteklemek için finansman arıyor, böylece insanbilim eğitimine devam etmeyi umuyordu. Artık şu an yaptığı işi yapmak, doğrusu anaokulu öğretmeni asistanı olmak istemiyordu.

    Çankırı Mutlu Son

    Aklında, nesli tükenmekte olan deniz kaplumbağalarının yumurtalarını kurtarmak için dünyanın dört bir yanından Malezya’ya seyahat eden gençlerle ilgili araştırma yapmak vardı. Jenny’nin teorisine gore, burada insanlığın gelecekteki eğilimlerine dair oldukça ilgi çekici bulgular elde edilebilirdi. Hangi gençler tatillerini bu şekilde geçiriyordu? Malezya’ya geldiklerinde ne düşünüyorlardı? Ayrıldıklarında ne hissediyorlardı? Bu deneyim altı ay sonra onlara ne ifade ediyordu?

    Jenny, kısıtlı imkanları olan bu ufak toplulukta bilimsel araştırmalar yaparak, bu tür projelerin deniz kaplumbağaları için. Faydalı olmasının yanı sıra dünyanın gelecek nesilleri arasında yaygınlaşan yepyeni bir kültüre ışık tutabileceğini göstermeyi fakatçlıyordu.

    Çankırı Mutlu Son

    Fakat Jenny bu fikrini bilimsel nitelikli dünyada pek kabul ettirememişti. Çankırı Mutlu Son Bu nedenle projesini kendi başına yapmaya karar verdi. Yüzen evini satacak, böylece projesi için gerekli finansmanı elde edebilecekti.
    Dört aydır gazetelerde, İnternet’te ve yüzen evin üstünde ilanlar vardı, fakat aslabir alıcı çıkmamıştı. Arkadaşları yüzen evin alıcı bulamayışını, gökkuşağı renklerine. ve rengârenk ışıklarla olmasından dolayı kafası uçmuş bir çiçek çocuk evine benzemesine .

    Tek bir renge boyanması ve renkli ışıkların indirilmesi gerekiyordu. Jenny 28 metrekarede yaşamaya alışmıştı. Geniş mutfağın içerisi yine renkli ışıklarla ve kız işi dekoratif eşyalarla .

    Gökkuşağı renklerinden vazgeçip, evini herkesin önerdiği korkunç kızıl kahve tonlarına boyamak onu biraz üzüyordu. Ne sıkıcı bir renk!

    Hem tulum giymek için hava çok sıcaktı. Jenny, kısıtlı imkanları olan bu ufak toplulukta bilimsel araştırmalar yaparak, bu tür projelerin deniz kaplumbağaları için. faydalı olmasının yanı sıra dünyanın gelecek nesilleri arasında yaygınlaşan yepyeni bir kültüre ışık tutabileceğini göstermeyi fakatçlıyordu.

  • Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Çankırı Mutlu Son Masaj

    Çankırı Mutlu Son  Bir hafta önce Tayland’ın büyüleyici şehri Chiang Mai’ye geri döndüm. Şehir, eski tapınakları, renkli pazarları ve geleneksel kültürüyle ünlüdür. Ancak benim için, bu ziyaretin ana sebebi, Tayland’ın meşhur masaj tedavilerini deneyimlemekti. Hemen hemen Chai benzer biçimde favori terapistlerimden biriyle buluşma ayarladım ve masajın başlamasını bekledim.

    Chai, benimle buluştuğunda, vücudumda hangi yerlere odaklanması icap ettiğini sordu. “Omuzlarım” demek istedim, şundan dolayı genellikle stresimi bu bölgede hissederim. Ancak, vücudumun her yerinde bir gerginlik olduğunu biliyordum ve bunu paylaştım. Chai, gülümseyerek başladı ve Tayland masaj geleneğine uygun olarak ayaklarımdan başlamaya karar verdi.

    Chai’nin elleri, avuç içleri, dirsekleri ve hatta ayakları, vücudumu çeşitli pozisyonlara sokup enerji hatlarını emek harcayarak ve dokuları gevşeterek adeta bir dansa dönüştü. Bu süreç yavaş, sabırlı ve titizdi. Batı’da bu tür bir ayrıntılı ve dikkatli emek verme ara sıra noksan gibi . Belki de buranın %95’lik rutubet oranı, insanları yavaşlamaya teşvik ediyor.

    Çankırı Mutlu Son

    Bu sırada, sıcak yağmurun seslerini dinlerken, vücudumun her yerindeki gerginliğin farkına vardım. Bacaklarımda bilhassa bir durgunluk ve çözülme ihtiyacı olduğunu fark ettim. Chai’nin çalışması, batıdaki birçok masajın aksine, ancak belirli bir bölgeye odaklanmak yerine bütünsel bir yaklaşım. Bacaklarımdan başlayarak, belime kadar uzanan chi akışını dengelemek ve bütün vücudu tekrar canlandırmak istediğini söyledi.

    Gözlemlediğim bir şey, Thai masajının bu bütünsel yaklaşımının, Batı’da bazen göz ardı edilen ayakların önemini vurgulamasıydı. Chai’nin bacaklarımdaki muhtelif noktalara uyguladığı baskı, beni şaşırttı ve hatta birazcık endişelendirdi. Ancak, bu deneyim beni, vücudumuzun bir çok zaman göz ardı ettiğimiz bölümlerinde biriken stresin ve gerginliğin farkına varmaya yönlendirdi. Tayland kültürüne bakılırsa, ayak tabanlarımız vesilesiyle topraktan yin chi enerjisi emeriz. Bu düşünceyle, ayaklarımızın, ayak bileklerimizin ve bacaklarımızın sıkışması, vücuttaki chi akışını etkileyebilir. Bu bilgiyi düşündüğümde, yoga pratiğine de bir derinlik katt. Yogik bir bakış açısından bakıldığında, bacakların arka kısmındaki sıkılık öne eğilmeyi zorlaştırabilirken, bacakların ön kısmındaki sıkılık geriye eğ.

     

  • Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Mary, yolculuğun coşku verici, dü zayak bir yere taşınmanın ise akla yakın olduğu mevzusunda aynı gö rü şte olduğunu belirtti. “Peki, ya çektiğiniz sancılar?” diye sordu. “Bel kemiğinden mi kaynaklanıyor, kalçadan mı? Doktora Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu gittiniz mi?” Caroline Mary’ye arkasını dö nmü ş, limon dilimlerini çaya atmaktaydı. Kaşık şıkırtısı işiten Mary ekledi: “Ben şeker istemem.”

    Caroline dö ndü , Mary’nin eline bir fincan tutuşturdu. “Yalnızca limonu karıştırıyordum. Tat versin   diye.”    I˙kisinin   elinde    birer   fincan,   mutfaktan   çıktılar.   Balkona    doğru   ö nden yü rü rken Caroline, “Sırtıma ne olduğunu anlatacağım size,” dedi. “ama ö nce çayı beğenip burun kıvırdığinizi açıklayın. Portakal çiçeklerinden yapılmadır.

    Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

    Mary, fincanım balkon duvarının ü stü ne bırakıp içerden iki sandalye getirdi. Geçen seferki gibi karşılıklı, fakat daha rahatsız ve aralarında masa olmaksızın, denizi ve mezarlık adasını gö recek  halde  oturdular.  I˙skemleler  daha  yü ksek  olduğundan  Mary  bu  kere  kıyı  şeridini, Colin ile ikisinin aşağıdan bakıp Caroline’ı balkonda gö rdü kleri yeri gö rebiliyordu. Caroline ise, fincanım, kadeh tokuşturur benzer biçimde kaldırmıştı. Mary bir yudum içti ve sıvının acılığından yü zü nü  elinde olmadan buruşturmasına karşın beğendiğini sö yledi. I˙ki hanım sessizlik içinde çaylarım yudumlamayı sü rdü rdü ler. Mary, gö zlerini Caroline’dan ayırmadan onun konuşmaya başlamasını bekliyor, Caroline ise gö zlerini arada bir kucağından kaldırıp.

    Mary’ye çekingen ve sinirli bakışlar fırlatıyordu. Fincanlar boşaldığında Caroline birden anlatmaya koyuldu: “Robert sizlere çocukluğundan sö z etmiş. Epeyce abartır, geçmişini barda anlatılabilecek fıkralara dö nü ştü rmeyi sever, fakat hakkaten de ü rkü nç, ü rpertici bir çocukluk yaşamış. Benimki ise mutlu ve can sıkanydı. Tek çocuktum. Çok iyi bir insan olan babam bana hemen hemen tapardı, bense onun her dediğini yapardım. Annemle birbirimize çok yakındık, adeta kardeş gibiydik, ikimizin de tek uğraşı babama bakmaktı. ‘Bü yü kelçinin destek gü çleriyiz,’ derdi annem. Robert’le evlendiğimde yirmi yaşındaydım, cinsellik hakkında en küçük bir bilgim yoktu.

  • Çankırı Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

    Çankırı Mutlu Sonlu Masöz Bayanlar

    Çankırı Mutlu Sonlu Masöz

    Gecekondu mahallelerinde gezinmek tehlikeliydi kuşkusuz, sadece Nate hiç de bu değildi; yahut bildiğimiz biçimde değildi. Son gü nlerde Muriel Teyze’den hiç ses seda yok. Elizabeth tekrar ondan haber almayacağım umuyor. Gerçekte bu onun kendisini zafer kazanmış gibi hissetmesini sağlamalıydı. Mutlu ve anlı şanlı. Çankırı Mutlu Sonlu Masöz Muriel Teyze ya onunla bü tü n ilişkisini kesmeye karar vermiş olmalı, ya da aralarında geçen o akla hayale sığmaz sahne –beyaz kadife şapkanın kıl hisseı kurtulmau– hiç olmamış gibi davranacak. Olasılıkla Elizabeth, her süre olduğu şeklinde, Aralık ayında ondan bir.Telefon alacak ve Yeni Yıl ziyaretinin gü nü kararlaştırılacak.

    Elizabeth oraya tekrar gideceğini dü şü nemiyor hile. O¨ te yandan, gitmemeyi de dü şü nemiyor. Bir kez daha her yanı cilalı yü zeylerle kuşatılmış durumda, o ıslak pembe kanepede oturacak… Son–, ra, o çeyrek kuyruklu piyano, o gü mü ş tepsi, çakıl taşı rengi gö zlerini ona dikmiş olan Muriel Tey?E… Ve geçmiş Elizabeth’in çevresini dipsiz bir uçurum şeklinde saracak; ü rkü tü cü yankılarla dolu bir mağara gibi. Hâlâ ö fkeli olan Nate, “Tam olarak benden ne benzer biçimde ö zveriler istiyorsun?” diye soruyor. şu demek oluyor ki taştan kan çıkaramazsın’ demek istiyor.

    Çankırı Mutlu Sonlu Masöz

    Elizabeth, “Nate” diyor. “Bunun senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum. I˙nan bana, benim için de çok zor. Fakat bu mevzuda olabildiğimiz kadar serinkanlı olmaya çalışalım diyorum.” sonrasında, “Niyetim sana eziyet etmek değil” diye ökliyor. “Buna inanmalısın.” ‘ Bu azca çok doğru. Elizabeth hakkaten de Nate’e eziyet etmek istemiyor: Eziyet bir yan ü rü n. O sâdece yenmek, galip gelmek istiyor. Nate’e bakarken, onun biraz yatışıp kendisini sandalyesine   bırakışmı   seyrederken,   kazanacağım   biliyor.   I˙stemese   de   kazanacak,   buna kendisi bile engel olamaz. Evet, o kazanacak. Elizabeth bunun kendisini daha iyi hissetmesini sağlayacağını umuyor.

    Lesje   oturma   odasında,   Yukarı   Jura   vakitında.   Orada,   I˙guanodonların   aşındırdığı   bir patikada koşuyor. Ayaklarında Adidas ayakkabıları var. Sırtında da ü zerinde kırmızı harflerle KU¨ ÇU¨ K  GU¨ ZELDI˙R  yazılı  eşofmam.  Doğum  gü nü nde  Lesje’ya  bö yle  bir  şey  armağan  etmek William’ın fikriydi. Yazının Lesje’nın gö ğsü nü kaplayacağı William’ın aklına gelmemişti. Lesje bu eşofmanı çok giymedi. Deri mahfazasının içindeki dü rbü nü omzuna aslolanı; yü rü dü kçe tatsız bir halde güm güm kalçasına vuruyor.

  • Çankırı Masaj Salonu Masöz Ebrar

    Çankırı Masaj Salonu Masöz Ebrar

    Çankırı Masaj Salonu

    Ve mutfağa gitti .1 dakika sonrada kamil bey cıktı odadan mutfağa doğru Çankırı Masaj Salonu gelirken önünün kabarıklığı belli oluyordu. Kamil beyin geldiğini fark eden karım kamil bey kahvenizi hazırlıyorum siz gelmeyin lütfen dedi kamil bey hiç Sesini çıkarmadan devam etti. Mutfakla benim odam yayana olduğundan göremiyordum ama tam karsımızda kamil beyin odası ile karımın odalarının kapılarının arasındaki büyük aynada mutfağın tezgah bölümü görünüyordu. Kamil bey hemn karımın arkasından sarılarak omuzlarına öpücükler kondurmaya başladı elide karımın bacaklarında geziniyor ve kalçalarına doğru cıkıyordu. Karımsa nazlanıyor itmeye kurtulmaya çalışıyordu. Kamil bey karımı belinden kavrayarak cekti ve aynadan görünmez oldular. Az sonrasında yapma kocam gelr diye inlemeyle karışık bir seyler dedi karım. Ve karım aynada göründü fakat eteği belinde idi ve indirmeye calışıyordu. Kamil bey odasına gitti karımda kahvesini yapıp götürdü ama 15 dakika cıkmadı cıktığında yine sac baş dağınık ve üstünü biriktirerek kaçarcasına cıktı.

    Çankırı Masaj Salonu

    Arkasındanda kamil bey bana doğru geldi aleti pantolonundan fırlayacak gibiydi. Beni alakasız bir yere evrak sormaya yolladı tabii ben anladım karımı sikecekti bende o evrağı aldığımı söyledim bozuldu. Başka bişi söyledi onu yaptım dedim oda o vakit sen bilirsin git kapıyı kitle dedi. Bende kitledim. O da derhal karımın odasına gitti karımı sandalyesindn kaldırıp dudaklarına yumuldu karım kaçmaya çalışıyordu. Ama mengene gibi sıkmış bırakmaya niyeti yoktu. Bulunduğum yerden yarım yamalak görebiliyordum. Kamil bey karımın kalçalarını sıkmaya başlamış öteki taraftanda aletinle karımın amına baskı yapıyordu. Karım da artık direnmeyi bırakmıştı. Karımın eteğini artık iyice beline kaldırmıştı. Anladığım kadarıyla badyden fırlayan göğüslerini emiyordu. Birden hiç göremez oldum birazkapıya doğru yaklaştığımda karımın ağzına verdiğini gördüm.

    Fakat karımın ağzına girmeyecek kadar kalındı aleti. Bi süre karıma yalattıktan sonrasında birden karımın elinden tutarak odasına götürdü ben derhal yerime geçmiştim o kadar azmışki kamil bey her zaman kapattığı kapıyı bile tam kapatamadı. Odaya girmelerinden saniyeler sonrasında karımın inlemelri gelmeye başladı fakat karım acaip inliyordu derhal kapıya yaklaştım karımı koltuğa domaltmış bulunduğunu ve kalın yarağıyla pompaladığını görmüş oldum. Hiç böle sert ve seri girip cıkan birini görmemiştim. Pozisyon değiştiriken kapıyı fark etti ve hemen gelip kapattı. Tam iki saat karımın bağlarırmalarını ve inlemelerini dinledim. Iki saat sonrasında kapı acıldı karım cıktı bitkin ve bitkindi ve bacaklarından döller süzülüyordu. Evet arkadaşlar hikaye burda bitmedi tabii tam 4 yıl çalıştık o işyerinde.

  • Çankırı Masaj Salonu-Ecem Hanım

    Çankırı Masaj Salonu-Ecem Hanım

    Çankırı Masaj Salonu-Ecem Hanım

    Çankırı Masaj Salonu-Ecem Hanım Ondan bir tutam sahk ederler (ezeler), gubare döne. O yağa karışdıralar, bir şişenin içine koyalar ve ağzını mumla berkiteler (sıkıca kapatalar). Üç gün güneşe koyalar, üç gün sonra tamam olur. Hacet (ihtiyaç) vaktinde bir pare (parça) bez ile ol yağdan elin ve ayağın parmakları arasına dürteler elinin ve ayağının bileğine de dürteler, doğrusu süreler, andan (ondan sonra) cimaya meşgul olalar, acayib göreler.Bir dirhem karanfil ve bir dirhem zencefil, beş dirhem şeker, üç denk Hindistan kozu içi. Bunları alalar, gayet sahk edeler (ezeler), andan ol yağ ile karıştıralar.

    Birazcık güneşte dura, sonrasında kıvama gelmiş bal ile haplar edeler, ağızda tutalar ve cimaya meşgul olalar. Acayib göreler. Bir dirhem darçın, buçuk dirhem akir kârha (bir baharat eşeysel olabilir. Sözlüklerde bulamadım), bir denk kakule. Bunları dahi döğeler, gubare döne. Ve üzüm suyuyla kanştıralar, dahi (“sonra” anlamında) zekere tıla edeler (süreler). Tamam bir saat tevakkuf edeler (bekleyeler), sonrasında sıcak suyla yuyalar ve buçuk dirhem darçın ağzına bırakalar, tâ ki hal ola (“eriyene kadar” anlamında). Ondan sonrasında onun yarısını alalar, ağız suyuyla zekere dürteler şol (şu) ilâçları beyan eder ki, avratlar bikiri (hanımların bekâretini) kız oğlan benzer biçimde kıla: öncesindenâ akir kârha iki dirhem, teke sakalı beş dirhem ve rezaki üzümü suyu 16 dirhem ve mersin yemişi buçuk dirhem.

    Çankırı Masaj Salonu-Ecem Hanım

    Bunların cümlesin (hepsini) bir çömleğe koyalar ve mikdarınca su koyup kaynadalar, tâ kim suyu gide, sirkenin bazısı dahi gide. Ve kaynatırken avratı getire, yanına oturta, yedi kere buğunu (buharını) çektire. Ondan sonra indireler. Ol sudan bir yeni bez pâresiyle (parçasını) ıslatıp  bir saat tevakkuf ede (bekleye). Ve her saatten sonra sol ola ki bikri mutlak ola, hiç fark olmaya (“bekâreti kız şeklinde olur, ayırdedilemez”

    anlamında). Ol suyu saklayalar ve hacet (ihtiyaç) vaktinde evvelki benzer biçimde edeler şol ilâçları beyan eder ki, hiç avratlar hamile olmaya ve daim bikir (bakire) şeklinde olalar: rezaki üzümü suyuyla karıştırıp bir denk misk dahi katalar, onu dahi karışdıralar ki, tamam karışa.

  • Çankırı Mutlu Son Masaj Esra Hanım

    Çankırı Mutlu Son Masaj Esra Hanım

    Çankırı Mutlu Son

    Çankırı Mutlu Son Bu yılmak bilmez mevcudiyetimi benim ilgi ve dikkatime bağlıyor: fakat bense ruhunun başka her şeye ilgisini yitirmekte bulunduğunu, onda her yerde beni gören tinsel bir şehvetin gelişmekte olduğunu biliyorum. Cordelia’cığım! Seni unutabilsem keşke! O halde benim aşkım belleğe mi bağlı? Süre, arşivlerindeki her şeyi silse, belleğin kendisini de silse, sana olan ilgim her zamanki benzer biçimde canlı kalır gene de, unutulmazsın. Keşke unutabilsem seni! Neyi anımsayacağım o süre?

    Çünkü neticeta, seni anımsamak için kendimi unuttum; doğrusu seni unutursam kendimi anımsayacağım; ama kendimi anımsadığım anda da seni tekrar anımsayacağım. Keşke unutabilsem seni! Ne olur o zaman? Antik çağlardan bir resim vardır.48 Ariadne’yi gösterir. Sedirinden ayağa fırlamıştır ve fora yelken hızla açılmakta olan bir geminin arkasından endişeyle bakmaktadır. Yanında Cupid durmaktadır, elinde telsiz bir yay, gözyaşlarını silmektedir. Ariadne’nin arkasında, başlangıcında miğfer olan kanatlı bir kadın figürü vardır.

    Çankırı Mutlu Son

    Çankırı Mutlu Son Bunun Nemesis olduğu düşünülür genellikle. Bu resmi düşün, bunun birazcık değiştiğini hayal et. Cupid gülümsüyor ve yayını geriyor. Nemesis senin yanında hareketsiz durmuyor, o da yayım geriyor. Öteki resimde gemide uğraşıp duran bir adam figürü görüyoruz. Bunun Theseus olduğu düşünülür. Fakat benim resmimde öyle değil. Theseus geminin kıç tarafında duruyor, kollarım açmış, özlemle geriye bakıyor. Pişman olmuştur, veya deliliği geçmiştir, ama vapur onu alıp götürmektedir. Cupid ve Nemesis ona nişan alırlar, her iki yaydan da birer ok fırlar; hedefleri şaşmaz; her iki okun da Theseus’un yüreğinde aynı yere saplandığı görülür; onun aşkının intikamım almış olan Nemesis olduğu anlaşılır.

    Johannes’in Cordelia’cığım! Kendime âşık olduğumu söylüyor insanoğlu. Bu beni şaşırtmıyor, çünkü sadece seni seversem âşık olabileceğimi nereden bilebilirler; bir başkası yalnızca seni sevdiğimi nasıl farkedebilir? Kendime âşıkmışım. Neden? Çünkü sana âşığım, çünkü sevdiğim sensin, yalnızca sen, ve hepsi aslında senin ve ben de sana ilişik olduğum için kendime âşığım; öyle ki seni sevmeyi bırakırsam kendimi .Sevmeyi de bırakmış olurum. Şu biçimde, bayağı dünyanın gaslınde en büyük bencilliğin ifadesi olan şey, senin sırdaş bakışınla en saf içtenliğin ifadesidir; bayağı dünyanın gaslınde en bayağı bir kendini koruma ifadesi senin kutsal bakışınla en heyecan verici bir kendi kendini yok ediştir.

  • Çankırı Bayan Masör Hizmeti

    Çankırı Bayan Masör Hizmeti

    Çankırı Bayan Masör

    Hafta sonunu geçirmek için onun dağ kulübesine gittiler.” Çankırı Bayan Masör  “Bunu bize çok daha önceden söylemeliydin, Olaug.” “Öyle mi? Çok özür dilerim… Ben…” Olaug gözlerine dolmakta olan yaşları engelleyemedi. “Hayır, öyle demek istemedim, Olaug, ” diye hemen ekledi Beate. “Sana kızmadım. Bu tür şeyleri öğrenmek benim işim.

    Bunun sualşturmamızla bir alakası olacağını sen nereden bilebilirdin ki? Merkezden, seni arayıp Ina’yla ilgili gerekli detaylar hakkında senden data almalarını isteyeceğim. Olayla ilgilenecek ve eminim onu derhal bulacaklardır. Ama bizler gene de işimizi sağlama alalım. Sen de rahat bir uyku çek. Sabah hemen seni arayıp neler olduğunu anlatacağım. Ne dersin, Olaug?” “Tamam, ” dedi Olaug. Gülümsemeye çalışıyordu. Sven’in iyi mi bulunduğunu sormak geçti bir an aklından fakat kendini tuttu.

    Çankırı Bayan Masör

    “Tamam, öyle olsun. Görüşürüz, Beate.” Ahizeyi yerine koyduğunda yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Beate kendini rahatlattı ve biraz uyumaya çalıştı. Evi dinlemeye başladı. Ev sanki konuşuyordu. Anası saat 11.00’da televizyonu kapatmıştı. Alt kat oldukca sessizdi. Beate acaba annesi de onun şeklinde babasını düşünüyor mudur diye aklından geçirdi. Ondan çok ender bahsediyorlardı. Ölümü onlardan çok şey götürmüştü. Beate şehir merkezinde bir apartman dairesi aramaya başlamıştı. Annesinin evinde üst katta yaşamak geçen yıldan beri ona sıkıntı vermeye başlamıştı. Özellikle de Halvorsen’le görüşmeye başladıklarından beri. Ona hoşuna giden bir halde saygılı ve çekingen davranan Steinkjer’den sıkı polis müfettişi olan Halvorsen’e soyadıyla hitap ediyordu.

    Oslo’da fazla büyük bir evi olmayacaktı. Ve tüm hayatı süresince uykuya dalmadan önce dinlediği bu evin sessiz monologlarını da özleyecekti. Telefon yine çaldı. Beate derin bir nefes alıp telefonu açtı. “Efendim, Olaug?” “Ben Harry. Uyanık mıydın?” Beate yatağında doğruldu. “Evet. Bu gece telefon hiç susmadı. Ne oldu?” “biraz yardıma ihtiyacım var. Ve güvenmeye cesaret edebileceğim tek birey sensin.” “Pekala. Eğer seni biraz olsun tanıyorsam bu benim için birazcık koşuşturmak anlamına geliyor.” “Fazlasıyla. Var mısın?” “‘Hayır’ desem neye yarayacak ki?” “Önce söyleyeceklerimi dinle, daha sonra ‘hayır’ diyebilirsin. PAZARTESİ. FOTOĞRAF. Pazartesi sabahı 05:45’te, Ekeberg sırtlarında güneş parlak yüzünü göstermeye başlamıştı.

  • Çankırı Evde Masaj-Masöz Esra Hanım

    Çankırı Evde Masaj-Masöz Esra Hanım

    Çankırı Evde Masaj-Masöz Esra Hanım

    Çankırı Evde Masaj-Masöz Esra Hanım Tekrar Fiona Bennet, sana dudaklarının büyük olduğunu söylerse, ona yanıldığını söyleki. Senin dudakların büyük değil, dolgun.” “Ne farkı var?” Miranda büyük bir ciddiyet ve sabırla onu inceliyordu. Turner bir nefes aldı. “Pekâlâ, ” dedi, duraksadı. “Büyük dudaklar çekici değildir. Dolgun dudaklar öyledir.” “Ya.” Sanki ikna olmuş gibiydi. “Fiona ince dudaklı.” “Dolgun dudaklar ince dudaklardan çok çok daha iyidir, ” dedi Turner üstüne basa basa. Bu komik küçük kızdan epey hoşlanmıştı ve onun daha iyi hissetmesini istiyordu. “niçin?

    Turner, içinden Tanrı’nın adap ve erkân konusunda kendini bağışlamasını dileyerek yanıtladı, “Dolgun dudakları öpmek daha güzeldir.” “Yaa.” Miranda kızardı ve sonrasında gülümsedi. “İyi o süre.” Turner saçma bir memnuniyet duygusuna kapıldı. “Ne düşünüyorum biliyor musun, kadın Miranda Cheever?” “Ne düşünüyorsunuz?” “Bence senin sadece büyüyüp kendini bulman gerek.” Bunu dediği anda pişman oldu. Şüphesiz ne kastettiğini soracaktı ve onu iyi mi yanıtlayacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. Ancak zamanından önce olgunlaşmış bu küçük çocuk, bir tek başını bir yana eğdi ve onun söylediği bu laf üzerine düşünmeye başladı. “umarım haklısınızdır, ” dedi nihayetinde. “Şu bacaklarıma baksanıza.

    Çankırı Evde Masaj-Masöz Esra Hanım

    Çankırı Evde Masaj-Masöz Esra Hanım Turner, boğazcaından fışkıran bir kıkırdamayı davranışlarında ölçülü bir öksürükle örtbas etti. “Ne demek istiyorsun?” “kısaca, çok uzunlar. Annem hep bacaklarımın omuzlarımdan başladıklarını söyler.” “Bana, belinin altından, tam da olması gereken yerden başlıyorlar şeklinde görünüyorlar.” Miranda kıkırdadı, “Mecazi anlamda söyledim.” Turner ona göz kırptı. On yaşındaki bir kıza gore gerçekten iyi bir kelime dağarcığı vardı. “Demek isterim ki, ” diye sözüne devam etti. “Vücudumun geri kalan kısmıyla kıyaslanınca, bacaklarımın ölçüsü bütünüyle yanlış. Sanırım bu yüzden dans etmeyi bir türlü öğrenemiyorum. Devamlı Olivia’nın ayak parmaklarına basıyorum.” “Olivia’nın ayak parmakları mı?” “Dans çalışmalarını onunla yapıyoruz.

    Diye açıkladı Miranda canlılıkla. “Geri kalan kısmım bacaklarıma yetişirse, dans mevzusundaki beceriksizliğimin biteceğini düşünüyorum. Bu yüzden sanırım haklısınız. Büyüyüp kendimi bulmam lazım.” “mükemmel, ” dedi Turner, mutlulukla ve ona söylenebilecek en doğru şeyi söylemeyi başardığını fark ederek. “Sanırım geldik.” Miranda, yukarıya, evi olan gri taş binaya baktı. Bölgenin göllerine bağlanan derelerden birinin tam üzerine kurulmuştu ve ön kapıya ulaşmak için küçük, taştan yapılmış bir köprüden geçmek gerekiyordu. “Beni eve kadar getirdiğiniz için teşekkür ederim, Turner.

  • Çankırı Bayan Masör – Masör Ece

    Çankırı Bayan Masör – Masör Ece

    Çankırı Bayan Masör – Masör Ece

    Çankırı Bayan Masör ikinci mektubunda, Sorbonne’la ilişkisini tamamen kesmesi için, annesinin onu kışı geçirmek üzere Berlin’e göndermeye karar verdiğini yazıyordu.

    Tıpkı eski devirlerde, taşra eşrafının, bir skandalı, bir dedikodulu macerayı örtbas etmek için, oğullarını apar topar güney Amerika’ya yollamayı alışkanlık haline getirdikleri benzer biçimde bir şeydi bu. O son haftalar boyunca yazdığım kadar uzun, geniş detaylı mektuplar yazmamıştım Zaza’ya hiç. Bana, hiç o zamanki kadar açıkça içini dökmemişti. Gene de, Zaza ekim ortalarında Paris’e döndüğü vakit, dostluğumuz kötü başladı. Benimle olmadığı zamanlar, bana yazabilir, içinde bulunduğu zorluklan, hoşlanmadığı şeyleri anlatır, ben de kendimi onun yanında, ona destek, onunla birlik bulurdum.

     

    Çankırı Bayan Masör aslında onun tutumu belirsiz, kapanıktı. Annesine duyduğu sevgi ve saygıyı hâlâ eskisi gibi sürdürüyor ve çevresine, geçmişine bağlılıktan kopamıyordu. Ben kişiliğin böyle ayrışmasını kabul edebilecek durumda değildim. Madam Mabille’in karşıtlığının, düşmanlığının derecesini anlamıştım ve içinde olduğumuz iki kamp arasında aslabir uzlaşma olamayacağının bilincindeydim.

    Yakasılar, Katolikleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Zaza, benim tarafımı tutmamakla, benim yanıma geçmemekle, beni yok etmeyi fakatçlamış düşmanlarımın eline büyük koz vermiş oluyordu. Bu yüzden kırgındım ona. Zaza, zorlandığı Berlin yolculuğundan ürküyor ve kendini harap edercesine üzülüyordu. Kırgınlığımı, onun acılanın paylaşmamakla gösterdim. Zaza’yı şaşırtan, üzen bir delidoluluğa vurdum işi. Stepha ile büyük yakınlık kurmuştum. Onun, kendine özgü abartmalı tavrıyla kahkahalar atmaya, mevzuşmaya başladım.

    Çankırı Bayan Masör

    Çankırı Bayan Masör, bizim mevzuşmalarımızı dinlerken çoğunlukla şaşkına dönüyordu. Stepha, insanlar ne denli geniş fikirli, ne denli Çankırı Yakası olurlarsa, o ölçüde enternasyonal görüşleri olacağını söylemiş olduği süre, Zaza’nın aklı başından gidiyordu. Zaza, bizim “Polonyalı öğrenci” tutumumuza inat olsun diye, “iyi yetişmiş Fransız genç kızı” görevine dört elle sarılıyordu. Kim bilir nihayetinde, hepten düşman tarafına geçecekti.

    Arak, ona her aklımdan geçeni söylemesi imkansız olmuştum; bundan dolayı de Zaza’yı, Pradelle, Lisa, kardeşim ve Stepha varken görmeyi, başbaşa kalmaya yeğ tutuyordum. Zaza, hiç kuşkusuz sezinledi aramızda genişleyen uçurumu. Yol hazırlıklarına kaptırmıştı kendini. Kasım sonucunda hiçbir pişmanlık, aslabir acı duymaksızın vedalaştık.

    Dersler başladı. Bir yıl atlamıştım ve Clairaut dışında, yeni sınıf arkadaşlarımın hiçbirini tarifıyordum, içlerinde ne bir amatör, ne bir hevesli vardı. Hepsi de benim gibi, imtihanı kazanmak ve seçilmek için kati kararlı prÇankırıesyonellerdi. Kendilerini pek önemli gören havalarıyla, bana itici geldiler. Ben de onlara aldırmamaya karar verdim. Geceyi gündüze katıp deliler şeklinde çalışmaya koyuldum. Sınavlarla ilgili derslerin tümünü izliyor, Sorbonne’daki, Ecole Normale’deki derslere giriyor ve süreım kalırsa, Sainte-Genevieve’de, Victor Cousin’de yahut Ulusal Kitaplık’ta çalışıyordum. Akşamlan ya roman okuyordum, veya dışarı çıkıyordum. Artık büyümüştüm. Yakında evden ayrılacaktım. O yıl annemler, arada bir, yalnız yahut bir arkadaşımla gece tiyatroya gitmeme izin verdiler. Man Ray’in Deniz Yıldızı’nı, Ursulines’deki, Studio 28’deki ve Cine Latin’deki bütün programlan gördüm. Brigitte Helm’in, Douglas Fairbanks’ın, Buster Keaton’un aslabir filmini kaçırmadım. Sol eğilimli tiyatrolara gidiyordum.