Çankırı Bayan Masör Hizmeti
Çankırı Bayan Masör
Hafta sonunu geçirmek için onun dağ kulübesine gittiler.” Çankırı Bayan Masör “Bunu bize çok daha önceden söylemeliydin, Olaug.” “Öyle mi? Çok özür dilerim… Ben…” Olaug gözlerine dolmakta olan yaşları engelleyemedi. “Hayır, öyle demek istemedim, Olaug, ” diye hemen ekledi Beate. “Sana kızmadım. Bu tür şeyleri öğrenmek benim işim.
Bunun sualşturmamızla bir alakası olacağını sen nereden bilebilirdin ki? Merkezden, seni arayıp Ina’yla ilgili gerekli detaylar hakkında senden data almalarını isteyeceğim. Olayla ilgilenecek ve eminim onu derhal bulacaklardır. Ama bizler gene de işimizi sağlama alalım. Sen de rahat bir uyku çek. Sabah hemen seni arayıp neler olduğunu anlatacağım. Ne dersin, Olaug?” “Tamam, ” dedi Olaug. Gülümsemeye çalışıyordu. Sven’in iyi mi bulunduğunu sormak geçti bir an aklından fakat kendini tuttu.
Çankırı Bayan Masör
“Tamam, öyle olsun. Görüşürüz, Beate.” Ahizeyi yerine koyduğunda yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Beate kendini rahatlattı ve biraz uyumaya çalıştı. Evi dinlemeye başladı. Ev sanki konuşuyordu. Anası saat 11.00’da televizyonu kapatmıştı. Alt kat oldukca sessizdi. Beate acaba annesi de onun şeklinde babasını düşünüyor mudur diye aklından geçirdi. Ondan çok ender bahsediyorlardı. Ölümü onlardan çok şey götürmüştü. Beate şehir merkezinde bir apartman dairesi aramaya başlamıştı. Annesinin evinde üst katta yaşamak geçen yıldan beri ona sıkıntı vermeye başlamıştı. Özellikle de Halvorsen’le görüşmeye başladıklarından beri. Ona hoşuna giden bir halde saygılı ve çekingen davranan Steinkjer’den sıkı polis müfettişi olan Halvorsen’e soyadıyla hitap ediyordu.
Oslo’da fazla büyük bir evi olmayacaktı. Ve tüm hayatı süresince uykuya dalmadan önce dinlediği bu evin sessiz monologlarını da özleyecekti. Telefon yine çaldı. Beate derin bir nefes alıp telefonu açtı. “Efendim, Olaug?” “Ben Harry. Uyanık mıydın?” Beate yatağında doğruldu. “Evet. Bu gece telefon hiç susmadı. Ne oldu?” “biraz yardıma ihtiyacım var. Ve güvenmeye cesaret edebileceğim tek birey sensin.” “Pekala. Eğer seni biraz olsun tanıyorsam bu benim için birazcık koşuşturmak anlamına geliyor.” “Fazlasıyla. Var mısın?” “‘Hayır’ desem neye yarayacak ki?” “Önce söyleyeceklerimi dinle, daha sonra ‘hayır’ diyebilirsin. PAZARTESİ. FOTOĞRAF. Pazartesi sabahı 05:45’te, Ekeberg sırtlarında güneş parlak yüzünü göstermeye başlamıştı.