Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

Mary, yolculuğun coşku verici, dü zayak bir yere taşınmanın ise akla yakın olduğu mevzusunda aynı gö rü şte olduğunu belirtti. “Peki, ya çektiğiniz sancılar?” diye sordu. “Bel kemiğinden mi kaynaklanıyor, kalçadan mı? Doktora Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu gittiniz mi?” Caroline Mary’ye arkasını dö nmü ş, limon dilimlerini çaya atmaktaydı. Kaşık şıkırtısı işiten Mary ekledi: “Ben şeker istemem.”

Caroline dö ndü , Mary’nin eline bir fincan tutuşturdu. “Yalnızca limonu karıştırıyordum. Tat versin   diye.”    I˙kisinin   elinde    birer   fincan,   mutfaktan   çıktılar.   Balkona    doğru   ö nden yü rü rken Caroline, “Sırtıma ne olduğunu anlatacağım size,” dedi. “ama ö nce çayı beğenip burun kıvırdığinizi açıklayın. Portakal çiçeklerinden yapılmadır.

Çankırı Mutlu Son Masaj Salonu

Mary, fincanım balkon duvarının ü stü ne bırakıp içerden iki sandalye getirdi. Geçen seferki gibi karşılıklı, fakat daha rahatsız ve aralarında masa olmaksızın, denizi ve mezarlık adasını gö recek  halde  oturdular.  I˙skemleler  daha  yü ksek  olduğundan  Mary  bu  kere  kıyı  şeridini, Colin ile ikisinin aşağıdan bakıp Caroline’ı balkonda gö rdü kleri yeri gö rebiliyordu. Caroline ise, fincanım, kadeh tokuşturur benzer biçimde kaldırmıştı. Mary bir yudum içti ve sıvının acılığından yü zü nü  elinde olmadan buruşturmasına karşın beğendiğini sö yledi. I˙ki hanım sessizlik içinde çaylarım yudumlamayı sü rdü rdü ler. Mary, gö zlerini Caroline’dan ayırmadan onun konuşmaya başlamasını bekliyor, Caroline ise gö zlerini arada bir kucağından kaldırıp.

Mary’ye çekingen ve sinirli bakışlar fırlatıyordu. Fincanlar boşaldığında Caroline birden anlatmaya koyuldu: “Robert sizlere çocukluğundan sö z etmiş. Epeyce abartır, geçmişini barda anlatılabilecek fıkralara dö nü ştü rmeyi sever, fakat hakkaten de ü rkü nç, ü rpertici bir çocukluk yaşamış. Benimki ise mutlu ve can sıkanydı. Tek çocuktum. Çok iyi bir insan olan babam bana hemen hemen tapardı, bense onun her dediğini yapardım. Annemle birbirimize çok yakındık, adeta kardeş gibiydik, ikimizin de tek uğraşı babama bakmaktı. ‘Bü yü kelçinin destek gü çleriyiz,’ derdi annem. Robert’le evlendiğimde yirmi yaşındaydım, cinsellik hakkında en küçük bir bilgim yoktu.